AB ile İlişkiler
1963 yılında imzalanan Ankara Antlaşması’yla resmi ortaklık boyutunda başlayan Türkiye–Avrupa Birliği (AB) ilişkileri Türkiye–AB Ortaklık Konseyinin 1/95 sayılı kararıyla 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Gümrük Birliği ile ekonomik ortaklık boyutuna ulaşmıştır. Bu kararla birlikte 1996 yılından itibaren Türkiye, AB’den ithal ettiği sanayi ürünlerine uyguladığı mevcut tüm gümrük vergileri ve eş etkili tedbirleri kaldırmış, üçüncü ülkelere yönelik miktar kısıtlaması uygulamasını AB ile uyumlu hale getirmiştir. Ayrıca, beş yıllık geçiş dönemi tanınan hassas ürünler, haricinde üçüncü ülkelere karşı Birliğin Ortak Gümrük Tarifesini uygulamaya başlamıştır. Bu kapsamda malların serbest dolaşımı başlığı altında telekomünikasyon cihaz ve terminal ekipmanlarının serbest dolaşımının sağlanması ve bu ürünlerin ithalat ve ihracatında Birliğin teknik mevzuatının uyumlaştırılması Türkiye’nin yükümlülüğü haline gelmiştir.
1999 Helsinki Zirvesi’nde adaylık statüsünün elde edilmesiyle, AB ile ilişkilerde yeni bir dönem başlamış, Topluluk müktesebatının tüm alanlarda iç hukuka uyarlanması Türkiye açısından bir yükümlülük haline gelmiştir. Bu yükümlülük 2001 yılında yayımlanan Müktesebatın Uyumlaştırılmasına Dair Ulusal Program çerçevesinde takvime bağlanmış ve daha sonra mevzuat uyum çalışmaları 2003 yılında revize edilen Ulusal Program çerçevesinde yürütülmüştür.
Elektronik haberleşme alanındaki Topluluk müktesebatının üstlenilmesi, iç hukuka kazandırılması ve uygulanması da bu yükümlülüklerin önemli bir parçasını oluşturmakta olup, Türkiye’nin taahhüdü niteliği taşıyan Ulusal Programda da yer almaktadır.
AB tarafından oluşturulan politik hedefler çerçevesinde telekomünikasyon sektörünün, 1998 düzenleyici paketiyle başlayan ve 2002 çerçevesi ve 2009 Telekom Reform Paketi ile devam eden aşamalı ve evrimsel bir süreçte, rekabeti esas alan bir yapıya dönüşmesi sağlanmıştır.